26 Temmuz 2013 Cuma

Gambiya’dan herkese merhaba!


Şu an sizlere seslendiğim yer, Afrika ana karasının en küçük ülkesi. Gerçekten öylesine küçük ki, Atlas’ı açıp Afrika’ya baktığınızda nerede olduğunu ilk seferde bulabilmek çok güç. İşinizi kolaylaştırmak için bir tarif vereyim: Afrika’nın orta batı kıyısında, Atlantik okyanusuna dökülen Gambiya nehrinin çevresini ince bir dikdörtgen gibi sarmış, etrafı üç yandan Senegal tarafından kuşatılmış bir ülkecik. Nüfusu yaklaşık 2 milyon (hadi gerçek rakamı vereyim: 1.7 milyon), başkenti ise Gambiya nehrinin okyanusa döküldüğü noktada yer alan Banjul.
Buraya kadar anlattığım yerleri dünya haritasında rahatlıkla bulabilirsiniz. Ama benim bulunduğum şehri görmeniz için belki Google Maps’te detaylı bir arama yapmanız gerekebilir. Banjul’a yaklaşık bir saat mesafede yer alan Brikama şehrinin (ki bizim anlayacağımız ölçütlerle kasabasının) Misira mahallesinde yaşıyorum. Burası için “dünyanın unuttuğu bir yer” denilebilir. Gerçi, Misira da kendi halinde mutlu mesut yaşıyor; dünyayı pek de umursamıyor.  


Bu günce aracılığıyla Gambiya ve Misira’yı daha uzun bir şekilde anlatacağım; ama önce neden buraya geldiğimle başlayayım.
Beni tanıyan dostlar, iki yıl önce işimi bıraktıktan sonra Orta Amerika’ya, Guatemala’ya gittiğimi, orada bir yetimhanede gönüllü olarak çalıştığımı biliyorlar. Yeni duymuş olanlar, o dönemde kaleme aldığım La Turca en Guatemala (www.laturcaenguatemala.blogspot.com) adresine göz atabilir veya gönüllü çalışmak isteyenlere kılavuzluk etmesini amaçlayarak yazdığım Yoldan Gönüllü Çıktım (Naviga Yayınları) isimli kitabımı okuyabilir. “Yok, biz Orta Amerika’yla ilgilenmiyoruz, Afrika’yı merak ediyoruz” diyenler varsa, onlar da bu günceyi takip edebilirler. Zira bu Afrika yolculuğu önümüzdeki 6 ay boyunca devam edecek.


Sen-De-Gel sayesinde Gambiya’dayım
Afrika’ya da gönüllü çalışmak için geldim. Guatemala’dan İstanbul’a dönüp kitabımı yazmayı tamamladıktan sonra, yeniden gönüllü olarak çalışabileceğim fırsatları araştırıyordum. Niyetim yine yurtdışında bir saha projesinde gönüllü çalışmak, bir yandan da yazmaya devam etmekti. İsmiyle adeta gönüllülüğe çağrı yapan Sen-De-Gel ile işte bu dönemde tanıştım. (www.sendegel.org.tr)
Sen-De-Gel, tam adıyla Sosyal ve Ekonomik Yaşamda Nitelikli Değişim ve Gelişime Destek Derneği, dünyanın en yoksul ülkelerinde sosyal ve ekonomik alanda sürdürülebilir gelişmeyi desteklemek amacıyla iki yıl önce kurulmuş. Derneğin faaliyetlerinden haberdar olur olmaz oryantasyon toplantılarına katıldım ve kısa süre içinde gerçekleştirmiş oldukları işlere hayranlık duydum. Sen-De-Gel hakkında en çok hoşuma giden şey, tepeden inmeci bir yaklaşım izlemeyerek yalnızca yerel kuruluşlar tarafından davet edildiği yerlerde faaliyet göstermesi. Ayrıca “yardım” vizyonuyla değil, kalkınma ve istihdama destek veren projeler üreterek çalışması.
Sen-De-Gel kurulduğu günden bu yana, Gambiya’daki gönüllü paydaşı WACC (Women Advencement and Child Care) isimli sivil toplum kuruluşu ile ortak çalışmalar yapıyor. Ben de buraya, WACC ekibi ile birlikte çalışmak üzere, Sen-De-Gel’in gönüllü proje koordinatörü olarak geldim.
Sen-De-Gel’in neler yaptığını merak ediyorsanız (ki ben gelişmeleri hem buradan hem de Facebook’daki Sen-De-Gel sayfasından duyuruyor olacağım) web sitesine göz atabilir ya da link verdiğim haberlere göz atabilirsiniz.


Gönüllü dostlarına teşekkürler!
Sanatın ve sanatçının dostu olduğu gibi gönüllünün de dostları var. Gönüllülüğe kalkışmak iyi hoş da, öyle hop diye yola çıkamıyor insan. Özellikle de uzak bir diyara gidiyorsanız. Mevcut düzeninizi tamamen değiştirmeniz, mevcut işinizi bırakmanız, evinizi kapatmanız, gitmeden önce pek çok hazırlık yapmanız ve bir sürü aşı olup kevgire dönmeniz falan gerekiyor… İşte bu noktada gönüllü dostları devreye giriyorlar, hepsi de sağ olsun var olsunlar!
Öncelikle, bana güvenip işlerini teslim ettikleri ve beni Gambiya’ya gönderdikleri için tüm Sen-De-Gel ailesine teşekkür ediyorum.
Sonra, buradan size seslenmeme olanak tanıyan Toshiba'nın Türkiye temsilcisi TNB Bilgisayar'a! Mevcut laptopumu Orta Amerika’da haşat ettiğim için yeni bir bilgisayar arayışına girdiğimde, hemen yardımıma koştular ve “madem hayırlı bir işte kullanılacak, bizim de katkımız olsun” diyerek bana yeni bir bilgisayar temin ettiler. Minnettarım!
Ayrıca, Gambiyalı çocuklara bir bavul dolusu lolipop gönderen Sen-De-Gel üyesi sevgili Aytül Tülay Balcı’ya ve Gambiya’ya gelir gelmez desteklerini esirgemeyen buradaki Türkiye Büyükelçimiz Ali Rıza Özcoşkun’a çok teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki günlerde, buradaki elektrik ve internet durumunun istikrarına bağlı olarak, Gambiya’daki hayatı anlatıyor olacağım. Şimdilik hoşçakalın!