Şu an sizlere seslendiğim yer, Afrika ana karasının en küçük
ülkesi. Gerçekten öylesine küçük ki, Atlas’ı açıp Afrika’ya baktığınızda nerede
olduğunu ilk seferde bulabilmek çok güç. İşinizi kolaylaştırmak için bir tarif
vereyim: Afrika’nın orta batı kıyısında, Atlantik okyanusuna dökülen Gambiya
nehrinin çevresini ince bir dikdörtgen gibi sarmış, etrafı üç yandan Senegal
tarafından kuşatılmış bir ülkecik. Nüfusu yaklaşık 2 milyon (hadi gerçek rakamı
vereyim: 1.7 milyon), başkenti ise Gambiya nehrinin okyanusa döküldüğü noktada
yer alan Banjul.
Buraya kadar anlattığım yerleri dünya haritasında rahatlıkla
bulabilirsiniz. Ama benim bulunduğum şehri görmeniz için belki Google Maps’te
detaylı bir arama yapmanız gerekebilir. Banjul’a yaklaşık bir saat mesafede yer
alan Brikama şehrinin (ki bizim anlayacağımız ölçütlerle kasabasının) Misira
mahallesinde yaşıyorum. Burası için “dünyanın unuttuğu bir yer” denilebilir.
Gerçi, Misira da kendi halinde mutlu mesut yaşıyor; dünyayı pek de umursamıyor.
Bu günce aracılığıyla Gambiya ve Misira’yı daha uzun bir
şekilde anlatacağım; ama önce neden buraya geldiğimle başlayayım.
Beni tanıyan dostlar, iki yıl önce işimi bıraktıktan sonra
Orta Amerika’ya, Guatemala’ya gittiğimi, orada bir yetimhanede gönüllü olarak
çalıştığımı biliyorlar. Yeni duymuş olanlar, o dönemde kaleme aldığım La Turca
en Guatemala (www.laturcaenguatemala.blogspot.com)
adresine göz atabilir veya gönüllü çalışmak isteyenlere kılavuzluk etmesini
amaçlayarak yazdığım Yoldan Gönüllü Çıktım (Naviga Yayınları) isimli kitabımı
okuyabilir. “Yok, biz Orta Amerika’yla ilgilenmiyoruz, Afrika’yı merak
ediyoruz” diyenler varsa, onlar da bu günceyi takip edebilirler. Zira bu Afrika
yolculuğu önümüzdeki 6 ay boyunca devam edecek.
Sen-De-Gel sayesinde
Gambiya’dayım
Afrika’ya da gönüllü çalışmak için geldim. Guatemala’dan
İstanbul’a dönüp kitabımı yazmayı tamamladıktan sonra, yeniden gönüllü olarak
çalışabileceğim fırsatları araştırıyordum. Niyetim yine yurtdışında bir saha
projesinde gönüllü çalışmak, bir yandan da yazmaya devam etmekti. İsmiyle adeta
gönüllülüğe çağrı yapan Sen-De-Gel ile işte bu dönemde tanıştım. (www.sendegel.org.tr)
Sen-De-Gel, tam adıyla Sosyal ve Ekonomik Yaşamda Nitelikli
Değişim ve Gelişime Destek Derneği, dünyanın en yoksul ülkelerinde sosyal ve
ekonomik alanda sürdürülebilir gelişmeyi desteklemek amacıyla iki yıl önce
kurulmuş. Derneğin faaliyetlerinden haberdar olur olmaz oryantasyon
toplantılarına katıldım ve kısa süre içinde gerçekleştirmiş oldukları işlere hayranlık
duydum. Sen-De-Gel hakkında en çok hoşuma giden şey, tepeden inmeci bir
yaklaşım izlemeyerek yalnızca yerel kuruluşlar tarafından davet edildiği yerlerde
faaliyet göstermesi. Ayrıca “yardım” vizyonuyla değil, kalkınma ve istihdama
destek veren projeler üreterek çalışması.
Sen-De-Gel kurulduğu günden bu yana, Gambiya’daki gönüllü
paydaşı WACC (Women Advencement and Child Care) isimli sivil toplum kuruluşu ile
ortak çalışmalar yapıyor. Ben de buraya, WACC ekibi ile birlikte çalışmak
üzere, Sen-De-Gel’in gönüllü proje koordinatörü olarak geldim.
Sen-De-Gel’in neler yaptığını merak ediyorsanız (ki ben gelişmeleri
hem buradan hem de Facebook’daki Sen-De-Gel sayfasından duyuruyor olacağım) web
sitesine göz atabilir ya da link verdiğim haberlere göz atabilirsiniz.
Gönüllü dostlarına
teşekkürler!
Sanatın ve sanatçının dostu olduğu gibi gönüllünün de dostları
var. Gönüllülüğe kalkışmak iyi hoş da, öyle hop diye yola çıkamıyor insan.
Özellikle de uzak bir diyara gidiyorsanız. Mevcut düzeninizi tamamen
değiştirmeniz, mevcut işinizi bırakmanız, evinizi kapatmanız, gitmeden önce pek
çok hazırlık yapmanız ve bir sürü aşı olup kevgire dönmeniz falan gerekiyor…
İşte bu noktada gönüllü dostları devreye giriyorlar, hepsi de sağ olsun var
olsunlar!
Öncelikle, bana güvenip işlerini teslim ettikleri ve beni
Gambiya’ya gönderdikleri için tüm Sen-De-Gel ailesine teşekkür ediyorum.
Sonra, buradan size seslenmeme olanak tanıyan Toshiba'nın Türkiye temsilcisi TNB Bilgisayar'a! Mevcut laptopumu Orta Amerika’da haşat ettiğim için yeni bir
bilgisayar arayışına girdiğimde, hemen yardımıma koştular ve “madem hayırlı bir
işte kullanılacak, bizim de katkımız olsun” diyerek bana yeni bir bilgisayar
temin ettiler. Minnettarım!
Ayrıca, Gambiyalı çocuklara bir bavul dolusu lolipop
gönderen Sen-De-Gel üyesi sevgili Aytül Tülay Balcı’ya ve Gambiya’ya gelir
gelmez desteklerini esirgemeyen buradaki Türkiye Büyükelçimiz Ali Rıza Özcoşkun’a
çok teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki günlerde, buradaki elektrik ve internet durumunun
istikrarına bağlı olarak, Gambiya’daki hayatı anlatıyor olacağım. Şimdilik
hoşçakalın!